
Bir süre önce Hindistan'dan eşsiz deneyimler ve maceralarla dolu bir sırt çantasıyla döndüm. Her yolculuğumdan sonra derin düşüncelere daldım. Yabancı bir kültürle ya da ilginç bir insanla her karşılaşmamdan sonra yeni bir şeyler öğreniyorum. İzlenimlerimi bir sünger gibi emiyorum. Tüm dünyaya karşı bu merakla doğduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hindistan'da özellikle kadınların erkeklerle eşitlikten ne kadar uzak olduğunu fark ettim. Ve biz kadınlar batı dünyasında kendimizi ne kadar zengin hissedebiliyoruz çünkü bir sesimiz ve haklarımız var. Çünkü özgürüz. Büyükannelerimiz için her şey çok farklıydı. Bugün onların omuzlarında duruyoruz. Bu nedenle benim için gerçek zenginlik, tutkuyla sevdiğiniz şeyleri yapabilmek anlamına geliyor.
"Her karşılaşma beni içten içe daha da zenginleştirdi"
Kendimi inanılmaz derecede zengin hissediyorum çünkü yaşamayı seviyorum. Ve şimdiye kadar tanıştığım herkes iç zenginliğime katkıda bulundu. Öncelikle tabii ki annem. Bu dünyada güven duymak, güvende hissetmek için ebeveynlerin çocuklarının huzur içinde büyümelerine izin vermeleri gerekir. Ben de çocuklarıma her gün sevildiklerini anlatmak istiyorum. Oldukları gibi harika olduklarını ve kendileriyle ilgili hiçbir şeyi düzeltmeleri gerekmediğini. Onlara kalıcı içsel güvenlik ve güç veren sağlıklı bir öz-değer duygusu geliştirmelerini istiyorum.
Güvende ve özgür olmanın verdiği bu mutluluk, bizi gerçekten zengin yapan şeydir. Ne kadar varlıklı olduğunuz önemli değil. Elbette uğruna savaştığınız ya da çalıştığınız bir şeyi kendinize ikram etmek güzeldir. Ve hiç kimse sahip olduklarından utanmamalıdır. Ancak en iyi ihtimalle, zenginliğimizi (içsel ve dışsal) paylaşabilir ve başkaları için mutluluk anları yaratabiliriz: önemli bir deneyim. Vermeyi ve zevkle vermeyi seviyorum.
Ancak her şeyden önce, her zaman neyin yanlış olduğunu görmek yerine hayatlarımızda neyin doğru olduğuna daha sık bakmalıyız. Her şeyin mükemmel olması için ne olması gerektiğini çok sık düşünüyoruz. Dünyanın hızlı temposu çevremizdeki şeylere gerçekten bakmamızı engelliyor. Onların güzelliğini fark etmemizi. Eşsiz olan ama yine de çok çabuk geçip giden anı fark etmemizi. Bunu kaçırmamalıyız. Her zaman dünü ya da yarını düşünmek yerine şimdi ve burada daha fazla yaşayanlar içsel zenginliklerini de artırabilirler.
Saygılarımla, Barbara Becker
